Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde Kosova

Ünlü Osmanlı Türk seyyahı Evliya Çelebi’nin 1660 yılında gezdiği Kosova hakkında seyahatnamesinde yazdıkları…

İlk olarak Yeni Pazar’a, oradan da Mitrovica’nın yüksek kalesine vardık. Kale, Sırbistan krallarından Kral Seleshti tarafından yaptırılmıştır. Bu kasaba bizzat Orhan Gazi oğlu Sultan Murat Hüdavendigar tarafından fethedildi.

Sultan Murat Hüdavendigar’ın Vefatı

Savaştan sonra, Sultan Murat Hüdavendigar’a, bir kafir, elçi gibi davranarak, padişahın elini öpmek için yaklaştı ve sonra hançerini çekip onu öldürdü.

O zamandan beri, ne zaman bir elçi Osmanlı hanedanlarından birine yaklaşsa, padişah tahtına oturur ve elçi, iki taraftan sımsıkı sarılıp sultanın cüppesine bağlı uzun bir kolu öper. Elçiye önce yeri, ardından sekiz adım uzunluğundaki kolu öpmesi sağlanır ve yaklaşmasına izin verilmez. Bu, Sultan Murat Hüdavendigar’ın öldürüldüğü günden beri Osmanlı hukukundaki adettir.

Bu olay nedeniyle, Mitrovica’nın bu yüksek kalesine The Inauspicious Fortress “Uğursuz Kale” deniliyor. Kosova ovasının en batı noktasında yer alan kale, oval biçimli ve yontulmuş taş işçiliğiyle yapılmıştır. Kale, hendek ve tünellerle son derece sağlamdır ve zayıflatılamaz. Kalenin ek bir kapısı vardır.

Kalenin dibinde, Arnavutluk’taki Peja şehri dağlarından doğan Llap Nehri, Morava Nehri ile birleşene kadar aşağı akar. Bu bölgelerde bu kaleye “Kosova Mitroviçası” deniliyor. Bir de Sremli Mitrovica adında bir kale daha var ama harap durumda.

Kaleye yakın mesafede Mustafa Baba türbesi bulunuyor. Bu tekke, Bektaşi dervişlerinin yaşadığı ve gezginlerin geceyi geçirebileceği bir tekkedir.

Bu tekke yakınında, en uç sınırda Zveçan beldesi bulunuyor. Bosna eyaletinin sınır noktası burasıdır.

Kosova’nın uçsuz bucaksız ovasında 7 saat güneye seyahat ettik ve surlarla çevrili Vushtrria kasabası olan antik sancağa vardık.

Vushtrria

Sırbistan kralları tarafından kuruldu. 1389’da bizzat Sultan Murat Hüdavendigar tarafından fethedildi. Fetihten sonra kale, bir daha asla kafirlere sığınak olmayacak şekilde yerle bir edildi.

Vushtrria, Rumeli eyaletinde bir sancak beyliği olarak yönetiliyor. Sancakta bir Alay Beyi, bir Çeribaşı ve bir kaptanı var. Kanuna göre, bu timariotların silahlı hizmetlileri ve bey askerleri de dahil olmak üzere 4.000 silahlı adamı toplamalıdır.

Müftüsü, nakibüleşrafı ve 150 akçe maaşı olan bir kadısı var. Aynı zamanda sipahiler görevlisi, bir yeniçeri komutanı, bir piyasa müfettişi var.

Vushtrria’da, Şehitler mahallesi, Alaybeyzade mahallesi, Eski mahalle, Yukarı mahalle ve Aşağı mahalle en ünlüleri olmak üzere pek yerleşim yeri bulunmaktadır. İyi durumda, taştan ve kiremit çatılı 2.000 adet, 1 ve 2 katlı ev bulunmaktadır.

Dini Yerler

İlk olarak çarşıda, Sultan Murat Hüdavendigar (Sultan I. Murad) tarafından kurulan, vakıfların desteklediği Eski Cami (Eski Cemaat Camii) var. Geri kalanı mahalle camileri, medrese, tekkeler, okullar ve birkaç han var. Adliye binası yakınında bir hamam var. Pazar yeri küçük, üstü kapalı çarşı veya yemekhaneler yok, ancak kasabadaki tüm evler gezginlere büyük misafirperverlik gösteriyorlar.

Girit’i fethetme kampanyası başlamadan önce 150 ileri ileri gelenlerin konakları kapatıldı ve bu nedenle kasaba çürümeye başladı. Allah’ın izniyle, Kosova’nın geniş ve bereketli ovasında yer aldığı ve güzel bir iklimle kutsanmış olduğu için refahı yeniden sağlanacaktır. Novobërdë dağlarının eteğindeki topraklarında birçok üzüm bağı ve bahçesi olan izole bir kasabadır.

Ovanın bu kısmı boyunca, kaynağı Arnavutluk’ta bulunan Llap nehri akar.

Vushtrria’nın sakinlerinin çoğu Arnavutça ve Türkçe konuşuyor. Çuha giysiler ve alçak kürk ve samur sırtları olan tarzı kırmızı kalpaklar giyerler. Kalpaklarının kenarlarında siyah ipek saçaklar görülür. Bellerine sardıkları teybend adlı ipek kuşakları ve kuşaklarının içinde kortela varsak çeşidi bıçakları taşırlar. Gümüş düğmeli kırmızı pantolonlar ve zarif kubadi ayakkabılar giyerler. Rumeli’nin güzel kıyafetleri böyledir.

Bu kasabadan Kosova ovası boyunca Llap kıyılarını takip ederek güneye doğru yola çıktık.

Şehit Padişah Sultan Murat Hüdavendigar’ın türbesine ziyaret.

Şehit Padişah Sultan Murat Hüdavendigar’ın soylu kalbi ve diğer iç organlarının olduğu gömülü olduğu, Llap’ın kıyısındaki bir vahşi doğada bulunan türbesini ziyaret ettik. Şehit Padişah Sultan Murat Hüdavendigar’ın türbesinde dualarımız okuduk. Toprağı bol olsun!

Yukarıda belirttiğim gibi burada, lanetlenen ve uğursuz Koblaki’de, böylesine muhteşem bir padişahın şehit olduğu 1389 yılında büyük bir savaş yaşandı. Dinlenirken hile şehit edilen padişahın karnı kesilerek, böbrekleri, karaciğeri ve asil yüreği çıkarılıp buraya gömüldü. Daha sonra bu yükseklikteki türbe, Yıldırım Sultan I. Bayezid tarafından yaptırılmıştır. Mübarek bedeni ise, Bursa’da Eski Kaplıca denilen yerde Ulu Camii’nin avlusunda bulunan türbede gömülüdür.

Osmanlı İmparatorluğunda büyük savaşlar oldu. İlki Kosova savaşıydı. Bir diğeri d 1396 yapılan ve Sultan Yıldırım Bayezıd’ın, Macaristan Kralı Sigismund komutasındaki haçlı ordusunu mağlup ettiği Nikopolis Savaşı’ydı. Bir diğeri de, Fatih Sultan Mehmed’in babası II. Murad’ın Varna yakınlarındaki Ulahlar ve Moldavyalılar ile yaptığı savaştı.

Kosova Polje’nin bu türbesine girerken garip bir şey oldu. Efendimiz Melek Ahmed Paşa’nın eteği bile pislikle lekelendi. Görünüşe göre çevre köylerden tüm kâfirler Priştine ve Vushtrria’ya giderken bu türbede durur ve hakaret olarak onun makamını pisletirlermiş. Melek Ahmed Paşa bu kokuyu ve pisliği görünce çileden çıktı.

“Efendim,” dedim, “sultanı öldüren uğursuz kâfir, dağın yukarısındaki güzel bir türbede, mücevherli lambalarla aydınlatılmış, amber ve misk kokulu bir manastırda yatıyor. Zengin bağışlarla destekleniyor ve rahipler tarafından bakılıyor. Öte yandan muzaffer padişahımızın türbesi, ona bakacak böyle bir müessese veya bekçiye sahip değildir ve böylece tüm kafirler gelip haince dışkısını bırakıyor. Zveçan’ın etrafına sağlam duvarlar örülebilir ve ailesiyle birlikte burada yaşaması için bir bekçi atanabilir. “

Bunun üzerine paşa, vilayet halkına iki kuruş cüzdanı vererek, türbeyi temizlemek için çevredekileri çağırdı.

Bir hafta içinde türbenin etrafına yüksek bir kapısı olan yüksek bir duvar inşa ettiler, böylece at sırtındaki insanlar içeri giremezdi. Ayrıca 500 meyve ağacı dikip bir kuyu kazdılar. Zveçan voyvodasından düzenli bir maaş alarak ailesiyle birlikte orada yaşaması için bir bekçi atandı. Görevi, ışıl ışıl mozoledeki ipek halılara, şamdanlara, buhurdanlara, gül suyu kaplarına ve lambalara bakmaktı. Aynı zamanda vilayetin ileri gelenleri bu hayır kurumunu denetlemek için bir yetkili görevlendirdi. Böylece büyük bir sadaka gerçekleştirildi ve şimdi bir ziyaret yeri haline geldi – Allah’ın rahmeti üzerine olsun!

Bu ışıltılı türbenin etrafında, aralarında Alemdar Baba, Şeyh Şehid İlyas Dede, Yasavul Bey olmak üzere 10.000’den fazla şehit ve aziz gömülüdür. Ruhları şad olsun!

Buradaki ziyaretimizi bitirdikten sonra yavaş yavaş doğuya doğru ilerledik…

Priştine

Priştine kalesine vardık. Priştine, 1389 yılında kaleyi yerle bir eden Sultan I. Murad Hüdavendigar tarafından fethedilmiştir.

Rumeli eyaletinde bir voyvoda tarafından yönetilir. 150 akçe maaşı olan bir kadısı var ve aynı zamanda köylerden de yılda beş cüzdan yasal gelir elde ediyor. Bir kâhibi, yeniçerilerin komutanı ve birçok ileri gelen gelenleri vardır.

Kasaba, Kosova Ovası’nın kuzeydoğusunda yer almakta ve 2.060 tek ve iki katlı kiremit çatılı taş evleri vardır. Hepsinin üzüm bağları ve avluları geniş bahçelerle çevrilidir. Altısı cemaat camisi olmak üzere toplam 12 ibadet yeri vardır. Geri kalanlar ise, mahalle camileri, medreseler, hadis okulları, tekkeler var.

Priştine’de 11 han var. Hacı Bey Hanında, ebdec ile yapılan bir levha vardır ve levhada: “Tarih gururla söylenir: / Bu han 1623) yılında yapılmıştır.” yazar. Çarşıda başka hanlar da var ama kurşunlu çatılı kamu binası yok.

Çarşıda Fatih Sultan Mehmed’in bir hamamı bulunmaktadır. Bir aziz, bir zamanlar hamamın sağındaki bir hücrede kırk gün inzivaya çekildiği ve şu duayı söylediği için neredeyse bir hac yeri haline geldi: “Rabbim, bu hücreye hasta girerse bir çare bulsun.” Bugüne kadar kim hasta olup onu ziyaret ederse, Allah’ın emriyle rahatsızlığından kurtulur. Çarşıda ayrıca yapımı ve atmosferi sağlıklı ve heyecan verici Eski Hamam da yer almaktadır.

Taş işçiliğiyle kaplı çarşı olmasa da 300 dükkân var ki bu da kasaba büyüklüğüne göre çok az. Bununla birlikte, çarşıda neredeyse her şey bulunabilir.

Güzel iklim nedeniyle, Osmanlı topraklarında güzellikleriyle ünlü kız ve erkek çocukları burada bulabilirsiniz. Bol üzüm bağları, bahçeleri vardır ve üzümlerle armutları çok övülür.

Buradaki ileri gelenler ve daha iyi aileler, cömert bir misafirperverlikle muamele ettikleri zengin ve fakir, genç ve yaşlı misafirleri kabul etmekten zevk alıyor. Misafirsiz bir gece geçmez.

Buradan yola çıktık ve Dobratin köyüne geldik. Burası bir tımar bölgesi olup, 500 haneden oluşan güzel, müreffeh ve verimli bir köydür.

Oradan doğuya doğru yola çıktık.

KAÇANİK

Bir sonraki ziyaret yerimiz olan Kaçanik’e vardık. Bu ismin kökeni ise (Kaçak), bazı Arnavut haydutların bir zamanlar Üsküp kentine bir baskın düzenleyip daha sonra mola vermek üzere sığındıkları bölge olduğundan dolayı almış. (Kaçanlardan geliyor)

Sinan Paşa, geçidin ağzına ve Lepenca nehrinin kıyısına taş işçiliğiyle güzel bir kale inşa etti. Kale geniş vadide yer alıyor çevresi yüksek tepelerle çevrili. Kale kare şeklinde ve çevresi 800 adımdır. Kalenin bir bekçisi, 50 garnizon askeri, iki top ve bir kapısı vardır. İçeride askerleri barındırmak için 40 ila 50 ev var ancak kamu binası yok. Duvarların dışında 100 ev daha var.

Uçurumun dibinde bir Bektaşi tekkesi, bir ilköğretim okulu, bir büyük han ve bir küçük hamam bulunmaktadır. Üsküp yakın olduğu için çarşısı yok. Kaçanik’in nehri suyunu, Gazi İsa Körfezi su kemeri üzerinden Üsküp’teki hanlara, hamamlara ve medreselere dağıtır.

Kaçanik, Üsküp sancağının bir parçası olarak bir voyvoda tarafından yönetilmektedir. Yönetimi, Üsküplü Veysi Efendi’nin torunlarına ebedî olarak verilmiştir. Maaşı 150 akçe olan bir kadıya sahiptir.

Kaynak: Robert Elsie (Osmanlı Türkçesinden Robert Elsie ve Robert Dankoff tarafından çevrilmiştir)

Benzer Yazılar

Şemseddin Sami’ye Göre Arnavutların Kökeni

Pelasglardan İlliryalılara Arnavutlar Kimdir?

Bir Zamanlar Kosova